Yeni bir yöreye alışmanın ilk adımı yerel dili kullanmaya başlamak olsa gerek. Mollahasanlar'da üçüncü ayımızı sürerken, gübreye 'kemere', fideye 'peleste', aşılamaya 'haşlama' demeye başladık.
Dün haşlama ustası Erol ve Ufuk 30 kadar genç badem ve deli eriğe erik, şeftali ve kayısı 'haşladılar'.
Bu haşlama işi permakültür adına yaptığımız en yararlı hamlelerden biri oldu. Arazide kuşların, sincapların ektiği yüzlerce genç badem, meşe, erik, elma, ahlat, alıç, menengiç ağacı var.
Göz aşısı denen bu yöntem Haziran ayında yapılıyor. Deli eriklere papaz eriği, bademe tüylü şeftali ve kayısı aşılandı. Biz daha çok çeşit olsun istiyorduk, aşıcı bütün türlerin aşıda aynı verimi göstermediğini söyledi. Aşılanabiliyor ancak birkaç yıl içinde verimden düşüyor ya da doğal özelliklerini yitiriyor, susuz yaşayamaz oluyor örneğin.
21 Haziran'dan sonra menengiçlere antep fıstığı aşılanacak. Arazide bu yöntemle yetiştirilmiş 7-8 antep fıstığı var. Oldukça da verimli görünüyorlar. Ahlatlara İngiliz aşısı ya da kalem aşısı ile armut çeşitleri aşılacak bunun için de bu bölgede uygun zaman Şubat-Mart imiş.
Besin ormanına meyve ağaçları dikmek için can atıyoruz. Ağaç söz konusu olunca ne kadar erken o kadar iyi. Oysa adımları doğru sırayla atmak gerektiğini öğrendik. Arkadaşımızın hediyesi pavloniaları onu kırmamak için kabul ettik, yetmedi bir de 36 ağacı arazinin iki sınırına aralıklarla diktik. Şimdi sulama vakti geldikçe kara kara düşünüyoruz. Çünkü arazinin her yerine ulaşan yollar henüz açılmadı, çünkü arazinin genel tasarımı oluşmadı, çünkü 1. bölgeden emin değiliz, çünkü bunları bilmek için yaşamaya ihtiyacımız var.
Sözü varolan ağaçlara uygun türler aşılamanın meyve açlığımızı biraz yatıştırdığına getireceğim. Sulamak zorunda olmadığımız 30 tane meyve ağacımız var, ağustos böceği başka ne ister ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder