26 Nisan 2010 Pazartesi

21 Nisan 2010 Çarşamba

Arıtsak da mı sulasak, arıtmasak da mı sulasak?

Ufuk ilk haftadan beri karavanda kullandığımız suyu arıtıp sebzelere vermenin derdinde. Bulaşık için arapsabunu, çamaşır için beyaz-yeşil sabun, banyoda da çay ağacı şampuanı kullanıyoruz. İlk kurduğu sistemde çıkan su mekanik olarak arıtıldıktan sonra kum, küçük çakıl ve iri taşlardan süzülerek bir kovada birikiyordu. Sistem çalıştı ancak kum fazla ince olduğu için olsa gerek su çok yavaş süzülüyordu.


Hal böye olunca, Ufuk kumu elemek için bir elek yaptı, taşları da üşenmeyip elleriyle ayıkladı, arıtma daha hızlı hale geldi. Bu arada geçirimsizlik için uygun bir yol bulamadığımız için henüz bir havuz yapmamıştık. Oysa su topraktaki canlı çeşitliliği için vazgeçilmez. -Bu meseleye iki ayrı kaynaktan aynı öneri geldi. Biraz araştırdıktan sonra edindiğimiz bilgileri ve gelişmeleri Havuz Meselesi başlığı altında ayrıca yazacağım.-

Gri su (banyo ve mutfaktan çıkan kirli su) arıtmak için en güzel yollardan biri; suyu, içinde çeşitli bitkilerin ekili olduğu bir havuzdan geçirmek. Bizim de gönlümüzden geçen buydu. Arıtma macerasının bu son bölümünde Ufuk su arıtma kovasını devreden çıkarıp karavandan çıkan suyu yaptığı küçük havuza yönlendirdi.
Havuzun dibine tekneler için yapılmış vanalı bir plastik depoyu keserek yerleştirdi. Havuza japon şemsiyesi, kedi kuyruğu, çay kenarında yetişen nanelerle yine çayda bulduğumuz ve adını bilmediğimiz birkaç su bitkisi daha ekti. Deponun çıkışına uygun bir vana bulunduğunda havuzun suyunu çileklere vereceğiz.








Eski arıtma kovası ise hayatına yağmur suyu deposu olarak devam ediyor ...

Yağmurun bereketi

Haftasonundan beri yağmuru bekliyoruz. Pazartesi Salı yağışlı olacağını öğrenince Ufuk asmaları malçlama işine, ben de sebze yataklarının hazırlığına giriştim. Yağmur iki gün boyunca geceleri yağıp gündüzleri ara verdi. Biz de aylardır hazırlığını yaptığımız ekim işlerinin büyük kısmını bitirdik.

Kötü haber; 2 Nisan'da diktiğim tohumların hiçbiri çıkmadı. Gecikmelerinden şüphelenip tohumluğu eşeleyince tohumların ilk günkü gibi durduklarını fark ettim. İki ayrı hata yapmış olabilirim.
1- Toprak karışımı
2- Serayı sıkça açık bırakmak

Toprak karışımında sorun olması daha yüksek olasılık, çünkü 1 hafta önce eski viyollerden birine ektiğim kadife çiçekleri filizlendi. 

Komşum Kadriye 'iki gün önce patlıcan ektim, üzülme hemen yenilerini ek yetişir' diyerek içimi rahatlattı.
Dün torf ve gübre -bu arada bir traktör kemere (keçi gübresi) aldık, içi solucan kaynıyor- karışımına tüm tohumlardan yeniden ektim. Pazarda fideler satılmaya başladı, komşularımın yetiştirdiği tüm yerel türleri ekeceğim.


Bugün Biyodinamik Takvim'e göre Yaprak Günü (merak edenler için http://www.biodynamics.in) baharat bahçesini hazırlayıp Bozburun'dan getirdiğimiz fideleri yerlerine yerleştirdim.

Spiralin tee noktasından altına doğru:
- Biberiye
- Kekik (Bozburun)
- Kekik (Ahlatdede yabani)
- Aloevera
- Itır
- Adaçayı (Ufuk bugün pazardan almış, tohumlarını serpiştirmiştim ama fidesi gelince çok sevindim)
- Kişniş (tohum)
- Menekşe
- Mercanköşk
- Fesleğen
- Papatya (elimde ne tohum ne fide yoktu, bir baktım yer gök papatya, toprak da yumuşak hiç üzmeden yerlerini değiştirdim)
- Maydanoz (tohum)
- Kadife çiçeği
- Nane

Spiralin altına minik bir havuz yaptı Ufuk, içine su bitkileri ekilecek.Yağmur ara vermişken, hazır takvimler de yaprak gününü gösteriyorken yaprağından yararlanacağım sebzeleri hazırladığım yataklarına (ıspanak, enginar, dereotu, maydanoz) kadife çiçekleri de sınırlara ektim.






Ufuk Bozburun'dan getirdiği fideleri gıda ormanı yapmayı planladığımız yere ekmişti ancak seçtiğimiz yerin kayalık olduğunu fark edince yeni bir yerde karar kıldık.

Arazinin büyüklüğü nereye ne yapacağımıza karar vermemizi zorlaştırıyordu. Sabahları ve akşamları (iş başlamadan ve bittikten sonraki) yürüyüşlerde toprağımızı tanımaya, her köşenin kendine has özellikleri keşfetmeye başladık.Gıda ormanı için daha verimli, daha çok su tuttuğunu düşündüğümüz bir başka yer bulduk. Ufuk yeni tohumları hemen ekti:


- Kurt üzümü
- Alıç
- İnka eriği
- Ihlamur
- Pasiflora

Pazardan aldığı Photinia (alev ağacı) yı da ormanın ortasına yerleştirdi. Sanki herşeyin bir yeri var, yanlış yere yerleştirirsen rahat etmiyor, ettirmiyor doğru yeri bulana kadar dolaştırıyor seni. Sebze yataklarının yerine iki haftada karar verebildim. Şimdi de şekline karar vermeye uğraşıyorum. Bazen elimde bir fideyle koca arazide dolaşıp duruyorum.

18 Nisan 2010 Pazar

Duş kabini ve podima

Karavanın banyosu çok rahat olmakla birlikte doğal olarak küçük, mevsim de bahara dönünce, üstü açık bir duşumuz olsun, gelen giden rahat eder dedik. Ufuk kabini bir günde bitirdi. Çaydan taşıdığımız taşlarla zemini döşedik. Bugün serin esmeseydi hemen deneyecektik.

Steve'den yeniden öğrendiklerimiz

Permakültür tasarımı hocamız Steve Read Dutlar Ekoköy'ündeki kurstan sonra 2-3 günlüğüne Ahlatdede'ye geldi. Sorularımızla adamı sık boğaz etmeyelim desek de bizim kalbimi bu kadar toprakla atarken konu permakültürden çok uzaklaşmıyor.

Steve'den içimize su serpen haberler:

  • Ahlatdede permakültür için ideal bir yer.  
  • Arazinin ve toprağın yapısı gereği yağmur hendeği yapmamız gerekmeyecek. Büyük bir işten kurtulduk.
  • Yabani çiçeklerin çoğu nitrojen tutucu. Geldiğimizden beri bir gözümüz yerde diğeri 'Türkiye'nin En Güzel Yaban Çiçekleri' kitabında. Hayvan bezelyesi ve birkaç çeşit fiğ keşfetmiştik. Steve'den acıbakla (lupinus)'yı öğrendik. (Bloğa kısa süre içinde bitki çeşitlerini gösteren bir bölüm ekleyeceğiz.)
Yeni ve yeniden öğrendiklerimiz:
  • Topraktaki en yaygın türleri; badem, üzüm, meşe, ahlatları bir an önce malçlayarak gelişmelerini hızlandıracağız. (Steve gitmeden bu konuda çalışmaya başladık.)

  • Asmaları geliştirmek için birden fazla yöntem uygulayacağız. Otun az olduğu yerlerde dip çapalama, otlu alanlarda dip malçlama yapacağız. Bir kısmını da hiçbir şey yapmadan ne kadar ürün alacağımızı görmek için olduğu gibi bırakmaya karar verdik. Bu arada Aralık ayında hepsini budatmıştık.
  • Steve Fransa'da uygulanan ve üzüm hasadını kolaylaştıran bir yöntemden bahsetti. İki sıra halinde dikilmiş kütüklerin arasına bir kemer yerleştirilip asmalar kemer boyunca yükseltiliyor. Zamanla bir üzüm tüneli oluşuyor. Gölgesinde yürürken aşağı sarkan üzümleri toplayabiliyorsunuz. Fikir pek hoş geldi, birinci bölgede hemen denemeye karar verdik. Buradaki bağ eski ve verimsiz ancak yeşillenmiş asmaları sökmeye kıyamıyorduk. Patikanın sağında solunda kalan birçok kütük var, bir tünel değilse de bir üzüm takı yapabiliriz.
  • "Bal kabağı ekerken birden çok türü yanyana ekmeyin" dedi Steve, türler arası bir ilişki kurulup, ekilen her iki türden farklı bir kabak çıkıyormuş ortaya. Emanetçiler'den aldığımız 'kestane kabağı'nı ekeceğiz kısmetse.
  • Sulama konusunda olabildiğince ketum davranacağız. Sebzeler köklerini ne kadar derinleştirirse o kadar iyi. Ağaçlar konusunda endişelenmemize gerek yok gibi görünüyor.
  • Bir an önce sulak alan yaratmalıyız. Steve'in yardımıyla 3 havuz yeri belirledik. 

'Her şey iyi hoş da dağbaşında iki kişi sıkılırsak ne olacak?'

Ufuk'un endişeleri boşa çıktı. Ahlatdede'de üç haftada 5 misafir ağırladık. Önce İzmir'den Fatoş'la Eren, ardından Bozcaada'dan Sibel ve Ahmet sonra da Steve geldi ziyaretimize. Hepsi de çok iyi geldiler bize...

Sibel 8 yıldır Bozcaada'da yaşıyor. Kendi ürettiği bal ve şaraptan getirmiş soframız şenlendi. Elektriksiz geçirdiği yıllardan Japonya'dan getirdiği tohumlara kadar aralıksız sorduk o da anlattı ... Bıraktığı Burdock Gobo tohumlarını ilk fırsatta ekeceğiz. Ahmet'in Ezine pazarından aldığı peslihan (fesleğen), acur, barbunya, kereviz tohumları da hazine sandığımıza girdi. Birlikte çayın kıyısına indik ve çınar ağaçlarının kuytusunda yeni bitkiler keşfettik. İnsan algısını nereye yönlendirirse oradan genişliyor evren... İlk baktığımda yeşilliğin içindeki sarı, mor, kırmızı lekeler olarak gördüklerimin her birinin bir adı var, öğrendikçe tek tek görebiliyorum onları. Acıbakla'nın alacalı moruyla, Peygamberçiçeği'nin mavisini ayırıyorum artık, dün Tekesakalı'yla tanıştım, Karakafes otunun izine henüz rastlamadım...


9 Nisan 2010 Cuma

Rocket Stove (roket soba)'da bazlama

Ahlatdede'de ilk ekmeğimizi pişirdik.

Kuru tuvaletin binası hazır














Ufuk şahaserini tamamlamak üzere. Kuru tuvalet için inşa ettiği spiral bina Ahlatdede'nin en doğal ve rahat köşelerinden biri olacak. Mini bir kütüphanesi bile olabilir... :-)

Ekim dikim işleri


Kadriye'nin getirdiği yerli çilek fidelerini yerlerine ektik. Hemen yanlarına yediveren çilekleri gelecek. Hemen hemen hepsi çiçekli.


Hazırladığım yerlere 50-60 tane soğan, 80-100 sarmısak ektim. Ufuk biraz daha ekmemiz gerektiğini düşünüyor. Karton stoğumuz bitti, alır almaz yeni  yataklar hazırlanacak.

Kızlara bir hal oldu...

Epey zamandır kızların mamasını evde pişirmeye çalışıyoruz. Tarifimiz; genellikle balık, 1-2 çeşit sebze, tahıl, zerdeçal ve zeytinyağından oluşuyor. Geçtiğimiz Çarşamba pazarda güzel sardalya bulduk. Köy tezgahlarında bulabildiğimiz tek sebze ise brokoli idi. Daha önce denememiştik ama başka çaremiz yoktu. Sonuç gördüğünüz gibi; kızlar brokolili balık çorbasına bayıldı.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Çilek bahçesi

Dün başlayan yağmur gece azalıp artarak devam etti. Hava kapalı, yağmur atıştırıyor. İyice bastırmadan çilek bahçesini hazırlamaya karar veriyoruz. İlk iş miyadı dolmuş kuru mayaları çilek ekmeyi düşündüğümüz alana serpiştirmek. Steve bunun solucanlar için bir tür afrodizyak olduğunu söylemişti.


Mayanın üzerine kartonları yaydık üzerine de elimizdeki son gübreyi. Gözümüze az göründü ama toprak yıllardır işlenmediği için o kadar bereketli ki, kökler oraya ulaştıktan sonra ihtiyaçları olanı bulacaktır.



Yağmur bastırmadan işimizi bitirdik ve pazara gittik. Kendi yetiştirdiklerimiz yememiz yaz ortasını bulacak. Pazarda köylü kadınların tezgahlarında ne varsa alıyoruz. Taze soğan, sarmısak, ıspanak, pazı, patates, soğan, acıot (burada 'filiz' diyorlar, araziden de toplayıp pişirdik bir kez) yoğurt, yumurta, erişte, yer fıstığı daha ne olsun.. Geçen hafta enginar fidesi görmüş almayı akıl edememiştim. B. Mollison'ın sebze bahçesi hakkında yazdıklarını tekrar okuyunca üzerine atladım. Domatesleri rüzgardan korumak için enginar öneriyor. Çok yıllık bir sebze oluşu ayrıca cazip. Seneye kendi enginarımızı yeme olasılığından söz etmiyorum bile.

Ben bunları yazarken Ufuk dışarda 'rocket stove' marifetiyle kızlara balık konservesi yapıyor. Fotoğraf makinesini şarj edince (ne yazık ki jeneratör çalıştırmak zorunda kalacağız) sobacı İbrahim'e yaptırdığımız sobanın fotoğraflarını yükleyeceğiz. Belki Ufuk iki satır da yazar.

4 Nisan 2010 Pazar

Ahlatdede'ye taşındık...

Yarın Ahlatdede'de bir haftamızı doldurmuş oluyoruz. Yazmaya değecek bir sürü şey yaptık. Bloğa konu olan çiftçilik günleri nihayet başlıyor.



İlk gün Ufuk'un güneş panelini monte etmesiyle karavanın aydınlatma ve hidroforu için gerekli olan enerjiyi sağlamaya başladık. İnvertör yardımıyla cep telefonlarını ve bilgisayarları şarj etmeyi başarıyorduk ki arızalandı. Şimdilik mini laptopı 12 voltla kullanabiliyor, 3G ile internete bağlanabiliyoruz.

İlk 10 gün karavanı yerleştirmek dışında hiçbir şey yapmamak niyetindeydik, tahmin edersiniz ki öyle olmadı. Sabahtan akşama çalışıyor, yemek aralarında da iş listesi güncelliyoruz. Permakültüre uygun bir günlük hayat oluşturmak için hızla bazı sistemleri kurmamız gerekiyor. Karavanda arapsabunu ve beyaz sabun dışında temizlik malzemesi kullanmıyoruz, yine de biriken suyu sulamada kullanmak için arıtmak lazım. Kuru tuvalet için gerekli malzeme alındı ve Ufuk bugün mobilyasını tamamladı. Binasını inşa edince kullanıma açacağız. 


Kompostu neyin içinde yapsak diye düşünüyoruz iki gündür. Sonunda Ufuk'un aklına bizim arazimize en çok yakışacak çözüm geldi. Budanmış badem dallarını ve asma sürgünlerini kullanarak altı açık bir sepet ördüm. Şimdiye kadar yaptığımız ve arazide görünmez olan tek şey, keşke diğer herşeyi bu şekilde halledebilsek, ama öyle çok zaman ve emek istiyor ki...




Depo inşaatı için ısmarladığımız keresteler geldi. Malç olarak kullanacağımız samanlar da yarın geliyor kısmetse. Köylüye Permakültür'ü anlatmak kolay olmayacak. Kimi "olmaz öyle şey" diye kesip atıyor, kimi müstehzi gülümsüyor, kimi "yapın da görelim" diyor. Toprağın sürülmeden ekilebileceğine, yabani otla başetmenin ilaçtan başka yollarının olmasına inanmak zor onlar için.

2 metrekarelik hobi serasını iki gün önce monte ettik, dün de tohumlar ekildi.
- Sırık, oturak, pembe ve Cherry domates
- Yeşil, salçalık ve cin biberi
- Patlıcan
- Salatalık
- Malabar ıspanağı
- Adaçayı
- Tüylü fesleğen (Türkan Pasifik'ten bir yerlerden getirmişti, Bozburun'da yetiştiremediğimiz tohum burada nasıl olacaksa?!)
- Kadife
- Menekşe
- Frezye

Köylüler (Mollahasanlar halkı) tohumlarını Kasım'da ekti. "Bahçeye ne zaman ekilecek" diye sorunca Kazdağı'nın zirvesini gösterip "o kar eriyince" dediler. Mayıs sonunu bulurmuş. Bu durumda benim fidelerim de rahat rahat yetişebilir. Köy kadınlarının hazırladığı yerel türlerin hepsinin fidesini alacağım. 10 tane çilek fidesi ısmarladım bile Kadriye'ye. 10 tane de yediveren çileği ekeceğim. Sürgünlerinden köklenip çoğalırlarmış.
Geçen kış hazırldığımız fideler de seraya taşındı. Baharat bahçesi için her şey hazır, saman gelir gelmez Ahlatdede'de ekim dikim işleri hızlanacak.

Keresteciden 3 çuval iri, 3 çuval ince talaş aldık. İrileri sebze yataklarında kullanacağız. İncesinden tohum toprağına karıştırdım biraz. Nem tutmasını sağlar dediler...

İlk telaşımızı atıp kendimize söz verdiğimiz günlük en çok 6 saat çalışma ritmine girersek, daha düzenli yazabiliriz.

Kızları merak edenlere özel not (bilmeyenler için 13 ve 14 yaşındaki kedilerimiz):
Keti yürümeye başladı. Son iki aydır ayaklarını sürüdüğü için bebek bezi bağlıyorduk. Artık istediği yere işiyor. Bacaklarındaki yaralar neredeyse tamamen kapandı.  Mucize gibi görünen bu durum bir kedinin topraktan aldığı güçle bedenini ayakta tutmasından başka bir şey değil. Cilalı parke üzerinde yürümesini beklemekti asıl mucize. Tarla farelerini yakalamaya çalışırkenki halini görmelisiniz.

Sahacım, dakikalarca bekliyor yuvaların önünde. Bir haftada iki tane yakaladı. Hiç hoşlanmasak da engel olmuyoruz. Onlarca yıllık ev yaşamından sonra ilk kez doğasına uygun bir yerde içgüdüleriyle yaşıyor.