7 Temmuz 2010 Çarşamba

Bahçeden (Haziran)

Neredeyse bir ay olmuş yeni kayıt girmeyeli, aslında arayı kapatacak kadar malzeme de birikti. Bir ucundan tutup usul usul anlatayım.

Malçlamaya devam...
Haziran ayı epey yağışlıydı. Elimizde kalan samanları (ki oldukça ıslaktılar) malçlama için kullanalım dedik. Sonhabar ve ilkbaharda kullanacağımız yerlerdeki otları biçip oldukları yerde bıraktık. Buğday ve yonca ekmeyi düşündüğümüz yerlere sadece saman, ilkbaharda gıda ormanı için bulabildiğimiz çalı ve ağaçları dikeceğimiz alana karton ve gazete üstü saman yaydık. 

Karton - gazete stoğumuz tükendiği için malçlama işi yarım kaldı. Tembellik etmeyip erken uyanırsak çalışmak için ideal saatler 06:00-08:00. Akşam 18:30-21:00 arası da aylık plana göre sulama yapıyoruz. Biraz ondan, biraz bundan derken o kadar çok şey ekmişiz ki sulama listesi yapmadan işin içinden çıkamadık. İhmaliniz yüzünden ölen her bitki, aç unutulmuş bir hayvan kadar vicdan sızlatıyor.





Güney Ormanı'na (*)  ektiğimiz fidanların altını malçladık. Sonbaharda yonca, bakla gibi nitrojen tutucular ekmeyi düşünüyoruz.

(*) Fatoş biz 'güney ormanı' deyince gülüyor, haklı da pek iddialı bir isim. Sulama listesi için gıda ormanı olarak hazırladığımız güneye bakan bölgeye bir isim vermek gerekiyordu. İsim babası Ufuk, Derviş'in fikri-zikri meselesi...  

 
Pazardan kabak alıp yemeye başlayalı 2-3 hafta oldu, bizimkiler nazlı nazlı büyümede. Bu kadar bekleyince her bir sebze öyle değerleniyor ki, şu güzelim kabakları rendeleyip mücver yapmaya yüreğimiz elverecek mi bilmiyorum. 


Bahçedeki onca denemenin içinde en çok çilek yetiştirmeyi sevdim. Sebebi malum, ektiklerimizin içinde en hızlı ürün veren çilekler. Düzenli ve yeterli sulandığında üstlerinden çiçek, çilek eksik olmuyor. Henüz küçük bir kase bile dolduramadık ne gam. 'İlk sene bir şey beklemeyin seneye ürün alırsınız' dediler içim rahat. 3-5 gün önce bıyık (yeni sürgün) atmaya başladılar. Bahçeyi hazırlarken koyduğumuz kartonlar işlerini yaptı filizler toprağa ulaşsın diye kartonları alacağız.

İki gün önce bahçeden ilk salatamızı yaptık: 3 yaprak marul, bolca roka, minik bir demet maydanoz ve fesleğen. Yeşillikler için işin ilmi sulama. Karıncalara kaptırdığım onca marul tohumundan geriye kalan 4 taneye gözüm gibi bakıyorum, bu arada hemen yeni tohumlar ektim. Bu kez toprağı düzenli suluyorum. 3 gün içinde filizlendiler. Su var, hayat var...
Erikler biterken, orak elmaları ve armutlar yetişti. Elmalardan turşu (Cevriye'nin tarifiyle), marmelat ve sirke yaptık. Her zamanki gibi deneme maksatlı minik ölçülerde. Sirke için sevgili Ayla Seyhun'dan yeni bir tarif aldık (elmayı her şeyiyle doğrayıp -çekirdekler dahil-, az tuzlu suya koy, 3-5 tane nohut at, ağzına tülbent geçirilmiş bir kavanozda yeterince beklet) deneyeceğiz.

Zuzu (nam-ı diğer Köfte) bütün meyveler gibi armudu da çok seviyor. Bu kadar çok meyvenin olduğu bir yerde meyve oburu bir hayvan beslemek büyük kolaylık. Dün akşam ağzını şapırdata şapırdata karpuz yedi bizimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder