13 Temmuz 2010 Salı

Kuşlar, Harika Kuşlar*

* Başlığı Hubert Reeves'in YKY'den çıkan aynı adlı kitabından aşırdım. İlk gençlik çağındakiler için yazılmış bir bilim kitabı. Ortaöğretimdeki bilim derslerinden alamadığım bilgi ve zevki 40'lı yaşlarımda aldım sayesinde. 

Ahlatdede'nin kanatlı ailesi azalıp artarak hayatına devam ediyor. Yazmak için can attığım konularda tatsız gelişmeler olunca bu yazı taslaklar dosyasında keyfimin geri gelmesini bekledi.

Bilenler bilir Vesile 3 Temmuz'a tamamlanacak bir gurk dönemine girmişti. 1 Temmuz'da ilk yavruyu gördük ve kümesin kapısında beklemeye başladık. Kalan yumurtalardan iki tanesi çatladı, ancak ilk doğan folluktan aşağı düşünce Vesile kalan yumurtaları terk etti. Sonra da bizim yumurtalarla imtihanımız başladı. Çatlak yumurtalardan çıkan iki yavruyu Vesile'ye emanet edip diğer yumurtaları aldık. Termofor yardımıyla sıcak tutmaya çalıştığımız yumurtalardan birinin içindeki çıkmak için epey debelendi. Biraz da bizim desteğimizle kabuğunu kırdı. Adını Sezaryen koyduk. Bu arada Vesile yumurtaları gözden çıkardı. Sezaryeni çatlak yumurtalardan birine daha uyguladık, ancak ne yazık ki o daha hazır değilmiş. Birkaç saat dayanabildi. Günün sonunda 5 civciv, şaşkınlık ve düşünüp almadığımız tedbirler için pişmanlığımız kaldı geriye. 

... ancak hikaye bitmedi. Civcivlerin kümesteki ikinci gecesinde beklenmedik biri geldi. Zuzu bizi uyandırdığında çok geçti. Vesile kümeste korkmuş, şaşkın civcivlerden eser yok. 3 aydır hiçbir tehlike
yaşamadığımız için kümesin kapısını kapatmayı ihmal eder olmuştuk. Üç silahşörlerden sonra koruyamadığımız 4 can daha :-(

Aradan 1 hafta geçti. Vesile'nin yanlızlığı yüreğimizi sızlatsa da yeni civcivler almamayı başardık. Bu arada bize Vesile'nin altına koyduğumuz yumurtaları getiren Gökhan olanları babasına anlatmış olmalı ki adam köyde, "size cibili tavuk vereceğim' diye üzerimize atladı. Bizimkilerin kardeşleri. 1 sarı, 3 kırçıllı, 4 siyah. Bizden kaçıp evlerine dönmüşler sanki.Güler misin, ağlar mısın? Analarıyla birlikte 8 cibimiz ve çok daha büyük bir sorumluluğumuz var şimdi.
Yazı biraz uzasa da konuyu kapatmadan kanatlı ailesinin diğer üyelerine dair iki satır yazmak istiyorum. Eğriboyun, Limon'u (ilk aldığımız 3 ördekten kalan omurgası eğri ördeğe arkadaş olsun diye aldığımız yavru) görür görmez himayesine almıştı. Aileyi büyütelim diye son aldığımız 2 yavruyu ise nedense benimsemedi. Limon'un yumuşak tavrından cesaret alıp ilk gece hepsini kedi kutusunda yatırdık. Sabaha sorun çözülmüştü. Şimdi Limon önde (yaş olarak küçük ama daha sağlıklı olduğu için lider artık o) yavrular (Nane ve Tütü) ortada, Eğriboyun en arkada gezinip duruyorlar.

Zuzu fırsat buldukça ördek ailesini kovalıyor. Birkaç kez yakaladı da, azar ve cezalarla zaptetmeye çalışıyoruz. İstese tek hamlede öldürebilir, bütün derdi peşinden koşacak tüylü biri. Saha'yı (kedimiz) denedi yüz görmedi. Bütün hayvanların kendi türlerinden bir arkadaşı olmalı. Zuzu bunu en çok hakedenlerden biri ancak biz göze alamıyoruz. Ördekler gündüz kaçıp, gece karavanın altında Zuzu'nun arkasında yatıyor. Aralarında bizim anlamadığımız bir uzlaşma var gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder