6 Haziran 2012 Çarşamba

Bahar gelip geçerken...

Hayırlı işler yaptık...

Yerel tarım uygulamalarından en çok benimsediklerimizden biri aşılama. Kendiliğinden yetişmiş, dayanıklı ve su istemeyen ağaçları aşılayarak yeni meyve türleri elde etmek çok zevkli.


 
Ahlatdede'de; ahlat, badem, erik, menengiç, elma gibi kendiliğinden yetişmiş yüzlerce ağaç var. Ufuk geçen yıl başladığı aşı işini bu yıl daha sıkı tuttu ve 50 kadar ağacı farklı tekniklerle aşıladı. 

Ahlatlara armut türleri; deli eriklere akıllı erikler (kim akıllı, kim deli orası belli değil); deli elmalara elma türleri; acıbademlere kayısı ve erik türleri aşıladı. 45 tanesi tutmuş görünüyor. 













Dört gözle bekledik...


Kanatlı kabilesine geçen kış katılan Tahir'le Zühre'nin bebeklerini dört gözle bekledik. 

Tahir kümesi ablukaya aldı, tavuklar ve ördekler bir ay yanına yaklaşamadılar. 35. günde Zühre'nin iyiliği için bir bilene danışarak yumurtaları aldık. Kümeste kaz terörü bir hafta daha devam etti, şimdilerde asayiş berkemal.

'İlk gurklarında acemilik çeker' dediler, belki de bizim acemiliğimizden oldu. Kazların yumurtaları arada bir soğutması gerekirmiş, o yüzden suya girip yeniden yatarlarmış. Zühre kümesten çıkıp havuza doğru koşarken şaşkınlıkla izliyorduk, bir sonraki gurkta bu iş için bir çare düşüneceğiz.



Su hasadına başladık...


Her yağmur yağdığında 'dereler ve göller su kaynaklarımız değil, su rezervlerimizdir; su kaynağı yağmur ve kardır' cümlesini hatırlıyoruz.

Biraz geç olmakla birlikte su hasadı konusunda ilk adımı attık, evin çatısının ön kısmından inen suyu sebze yataklarının üstüne gömdüğümüz depolarda biriktirmeye başladık. Mevsim düşündüğümüzden çok daha yağışlı geçiyor, depolar (toplam 2 ton) birkaç kez taştı. Depoların altından çıkan musluklar fide ekerken hayatımızı kurtardı. Permakültürde söz edilen unsurları birbiri ile ilişkilendirmenin önemini her işte bir kez daha anlıyoruz.

Enerji su, elektrik, besin, insan gücü, ısı ya da ışığın, nereden gelip nerelere gideceğini iyi düşünmek gerekiyor. Araziyi sinir sistemi gibi ince ince tasarlayabilirseniz akış başlıyor, aksi halde  sürekli olarak bir şeyleri bir yerlere taşıyor, tıkanan yerleri açmaya çalışıyorsunuz.

Bu arada kümesin çatısından inen suyu da 200 litrelik bir bidonda biriktirmeye başladık. Ördeklerin nasıl su kullandığını görseniz inanamazsınız. 6 ördek için (günlerinin tamamını 30 tonluk bir havuzda geçirmelerine rağmen) kümese her gün 5 litre su taşıyorduk. Şimdi su kabı boşaldıkça depodan birkaç maşrapa ekliyoruz. Sonbahardan beri çatıdan biriktirdiğimiz suyu kullanıyoruz, bugün 6 Haziran, bidon neredeyse dolu :)

Çok tohum ektik... 

Evin serası bütün kış bostan için çalıştı, hatta fideleri şaşırtmak gerekince alan yetmedi Ufuk dışarıya portatif serayı kurdu. Sebze tohumlarının yanında Zengarden'dan istediğimiz onlarca çeşit şifalı bitki ve topladığımız ağaç tohumlarının bir kısmını filizlendirmeyi başardık.

Ufuk'un babası da bahçeyi çok sever, annesi onun için 'sebzeleri gözünün ışığıyla büyütüyor' der. Sanırım işe yarıyor, sabahları yüzümüzü yıkamadan ikimizde seraya çıkıp, viyolleri kontrol ediyorduk.

İngiliz lavantası ve latin çiçeği dışında filizlenmeyen tohum olmadı, ama özellikle gözüne baktığımız birkaç tanesi vardı ki, şükür hala hayattalar: 4 karakafes otu, 1 çarkı felek, 4 orkide ağacı, onlarca Gojiberry, 3 clementine, 4 kestane ve bir sürü fırça çalısı yetiştirdik.

Bostanı büyüttük...

2 Mayıs'ta domateslerle başlayan fideleri yerine taşıma işi, geçen haftaya kadar sürdü, bu arada epeycesini de dağıttık, ama bahçede seradaki kadar kalabalık görünmüyorlar, arazi o kadar çeşitli ve güçlü bitkilerle dolu ki, bizim eklediklerimiz arada kayboluyor. İyi ki öyle, dileriz hep öyle olur. 

Geçen kış pırasa, lahana ve karnıbahar için yaptığımız tahta sebze yatakları gözümüze hoş görünmedi, birkaç gün biraz ter dökerek yeni yataklar hazırladık. Kalıcı olmasını planladığımız yapıları, doğruyu bulana, hem fikir olana kadar düşünüyoruz.

Çatal Domates
Kızkardeşler
Salata-Brokoli
Hodan










Karışık bir aile kurduk...

Köyde öksüz, yetim, dul kalan, ölüm tehlikesi altında olan bütün hayvanlar bir şekilde bize geliyor. Bahtsız hindimiz Dandelion da onlardan biri, erkeği ölünce yanlız kalmış. Ne yazık ki yanlızlığı bir süre daha devam etti. İlk hafta benim peşimde dolaştı, çiti geçmesini engelleyince bir zaman ördeklerle takıldı. Sonra ortadan kayboldu. Bulduğumuzda gövdesinde koca bir delik vardı, tüyleri yolunmuştu ve neredeyse bir tavuk kadar kalmıştı. Biraz toparlanınca başını alıp gitmeye başladı. Hindilerin anaç olduğunu duymuştuk, altına yumurta koyarsak gurka yatar diye düşündük. Öyle de oldu. 5 tavuk, 4 ördek yumurtası koyduk altına, sabırla yattı, oturup kalkarken çoğunu kırdı. Ve makus talihini yenip bir civciv, bir ördek yavrusu çıkarmayı başardı. Darısı Zühre'nin başına.


  
Yeni spiraller çizdik...

Şimdiye kadar usulüne uygun bir spiral yapmayı başaramasak da, ne zaman yeni bir ekim yeri hazırlamamız gerekse kendimizi taşları spiral şeklinde dizerken buluyoruz. Küçük bir alana birçok bitki ekmek için ideal bir form. Ayrıca çok hoş görünüyor. Yeterince yükseltebilirseniz -ki bizim başaramadığımız bu- güneş, gölge oluşturmak, derinlik farkı  yaratmak ve az su, çok su isteyen türleri bir araya dikmek gibi birçoğunuzun bildiği avantajları var.

Fotoğraflardaki spirallere adı geçen türlerden 3'er 5'er tane dikebildik. Ekim, dikim işlerinde ölçeği küçük tutmaya çalışıyoruz, çeşit ve sayı aynı oranda artarsa altından kalkma şansımız yok. Öncelikli hedefimiz Ahlatdede'yi sevecek türleri bulup tohumlarını üretmek. Su yönetimini öğrenip, bahçıvanlıkta da ustalaşırsak ver elini mıntıka 2...

1. Spiral: Biberiye, adaçayı, kekik, ıtır, kişniş, nane, kadife çiçeği, aynı sefa, fesleğen
2. Spiral: Tere, roka, lavanta, karakafes otu, tohuma kaçmış marul.
3. Spiral: 3 çeşit fesleğen, melisa, limonotu, altınotu, Almanpapatyası, kış kekiği, civan perçemi ekili.
Tohum toplarının izini bulduk...

Tohum topu yapmak ve atmak ikimizi de çok heyecanlandırıyor, ancak şimdiye kadar attıklarımıza ne oldu bilmiyorduk. Ufuk birkaç tanesinin filizlendiğini görmüş, sonra kaybetmişti. 

Arazide kendiliğinden yetişen birçok yer örtücü baklagil var (acı bakla, hayvan bezelyesi gibi) ancak alfalfa bir tek havuzun kenarında çıkıyordu çünkü tohum alıp biz atmıştık. Kalan tohumları da toplara karıştırdık. Bilin bakalım bu alfalfaları buraya kim ekti? 

Nilüferler kışı atlattı...



































19 Mart 2012 Pazartesi

Ahlatdede'de kış...

Ah ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı...

Arayı kapatmak zor, yine kolayına kaçıp kısa bir özet ve birkaç fotoğrafla devam edeceğim. Yazın sonuna vardığımızda ev hâlâ içine girilecek hale gelmemişti ki, sabrımızın son damlalarını özenle kullanarak Kasım ayında eve girmeyi başardık. Kuzinenin önüne matları serip, uyku tulumunda yatarak başladık işe, derken kanepesi, perdesi, güğümü tenceresi, masası kütüphanesi ile tastamam oldu evimiz...

Sonra malumunuz kış.. beklediğimizden daha sert ama kolay geçti. Bunları yazarken penceremin önündeki bademin çiçeklerine konan arıyı fark ediyorum. İki gündür bahar, börtü böcek, kertentele, kelebek hepsi ortalıkta. Geride kalan tüm zor zamanlar kolay mı görünüyor insanın gözüne? Yok, yok değil. Gerçekten sıcak ve huzurlu bir kış geçirdik.












Saha içerde...



















Zuzu dışardaydı çoğunlukla...


















Sularımız sık sık, yumurtalar ara sıra dondu...















Gelenimiz gidenimiz, haliniz nicedir diyenimiz boldu. 

Şimdi önümüz bahar, yapacak bir dolu işimiz ve şükür hepsine yetecek hevesimiz var. 


31 Ağustos 2011 Çarşamba

Hasat başladı

İkinci hasat döneminde de sloganımız aynı: Ahlatdede ne verdiyse... 


Ahlatdede bu sene üzüm vermedi, ama bir dolu badem verdi. Geçen yılki armutların kıymetini bilmediğimiz için de pişmanız. Onlarca armut ağacından sadece birinden ürün alabildik, onları da 'kak' yaptık. 


Bademler aynı anda olgunlaşmıyor, kimi kabuğunu atıp kendiliğinden düşmeye başladığında, kimi henüz yeşil, kimi de içiyle birlikte kurumuş oluyor. Aynı ağacı birkaç gün arayla birkaç kez ziyaret etmemiz gerekebiliyor. Birimizin elinde değnek, ötekinde sepet dolaşıyoruz bir haftadır. Bir sepeti dolduracak kadar topladıktan sonra, kabuğunu ayırıp havalandırıyoruz. 


Kurutmak için bir gün yeter diye düşünüyorduk, ancak dün küfeye koyduklarımızın hâlâ nemli olduklarını görüp yeniden güneşe yaydık.


Üzüm hasadı henüz başlamadı. Bu yıl geçen senenin dörtte biri kadar üzüm alsak şanslı sayacağız kendimizi. 

Kırlangıçlara nazire...

Bütün kuşları seviyorum ama galiba en çok kırlangıçları... 

Haftalar önce 2 kırlangıç karavanın etrafında uçmaya başladı. Zaman zaman yere konacak kadar alçalıyorlardı. İlk gün Ahlatdede'nin bir işareti olduğunu düşündüm bunun, ikinci gün fark ettim ki, ortalıkta uçuşuyorlar diye toparlayıp komposta attığım ördek tüyleriydi ilgilerini çeken. 

Havada birkaç tur attıktan sonra güvenli buldukları bir anda pike yapıp gagalarında beyaz bir tüyle uzaklaşıyorlardı. Zamanla yere konacak kadar rahat hareket etmeye başladılar. Biz de avuç avuç tüy topladık kümesten onlar için. Birkaç hafta sürdü bu şekilde. Sayıları giderek arttı ve bir gün gelmez oldular.

Evin sıvasına başladığımızda sık sık konuştuk kuşlardan, insanın yuvasını kendi elleriyle yapmasından. Bağevinin taş kısmını yapmaya gücümüz ve becerimiz yetmedi ne yazık ki. Sıva işini ise zevkle üstlendik.

Malzeme ve tekniği çoğunuz biliyor olmalısınız, yine de iki satır yazalım istiyoruz.

Arazimizde değil ama köyün yakınında kerpiç yapımı için kullanılan killi toprak bulunan bir yer var. Öncesinde bir kova toprak alıp denemiştik. Sonuçtan memnun kalınca bir traktör toprak getirttik.

Toprağı saman ve suyla karıştırıp güzelce çiğnemek gerekiyor. Asıl önemli olan ise, karıştırdıktan sonra birkaç gün beklemek gerekmesi. Her tür killi toprak için gerekli midir bilmiyoruz, ancak biz ilk gün denediğimizde çamur henüz yeterince yapışkan hale gelmemişti. 

Sonrası kolları sıvayıp işe girişmek. Hiç yorucu olmadığı gibi oldukça zevkli. Duvar örülürken 'aman fazla harç kullanmayın' dediğimiz için taşların arasında büyük boşluklar kalmıştı. Tamamını sıvayla kapatırsak kalın bir katman olacaktı. Bu yüzden sıvadan önce boşlukları çamurla doldurmayı tercih ettik. İyi de oldu. Hatta   duvarı bu haliyle bıraksak mı diye bile düşündük. Sonra dışarıdan taş, içerden toprak sıvalı (belki bir kısmı, belki hepsi kireç badana) olmasına karar verdik.

Lahanalar için sıkı rekabet

Her şey rokaları yiyen yeşil kurtların peşine düşmemizle başladı. Her akşam sulamadan sonra 3-5 kurt topluyorduk. Sonra yumurtaları fark ettik.


Yumurtalar temizlenmezse yaprağı yiyerek bir günde küçük tırtıl halini alıyorlar. Bir sonraki aşama da daha tombul yeşil kurtlara dönüşüyorlar.


Ardından lahana yapraklarında da yumurta bulmaya başladık. Hemen hemen her gün 3-5 yaprakta 40-50 yumurtadan oluşan öbekler buluyoruz. Lahanaları sıkça ziyaret edince yumurtaları bırakan kelebeği iş üstünde yakaladık. 

Börtü Böcek kitabına baktık, larvalar en çok Yeşil Kurt'a benziyor, ancak ergin hali kitaptakinden farklı. Bizim gördüğümüz kelebekler sarı üzerine siyah benekliydi.



Lahanalar için kelebekle rekabetimiz sürüyor, bakalım kim kazanacak?

Bu kompost baş döndürüyor...

Sıcak havalarda karavanın mutfağında yemek yapmak, bulaşık yıkamak sıkıntılı bir iş. Armut ağacının gölgesine kurduğumuz açık mutfak bu yaz hayatımızı kurtardı. Ufuk'un, izlediği permakültür videolarından birinde gördüğü döner kompost kovasını eklemesiyle sistem tamamlandı, mükemmelen çalışıyor :)


Geçen yıl beceremediğimiz işlerden biri de kompostu, malzeme konusunda sıkıntı yoktu ancak karıştırmayı ve ıslatmayı ihmal ettiğimiz için kompost oluşumu epey uzadı. Bu sene işi sıkı tutmaya karar verdik. Kompost mutfağa ne kadar yakınsa o kadar kullanışlı. Arada bir sebze yıkadığımız suları ekleyerek nemi ayarlıyoruz. Karıştırma meselesini de Ufuk'un yaptığı sistemle çözünce işler yoluna girdi.


Ufuk fotoğrafta gördüğünüz bidonu kapağına yakın bir yerden delip 8 mm'lik inşaat demiri geçirdi. Demirin işlevi kovayı döndürmek ve içindekilerin karışmasını kolaylaştırmak. Kova düşey eksende düzgün dursun diye delikleri kapağa yakın açmayı tercih etti. Böylece yeni malzeme eklerken işimiz kolay oluyor, ancak çok dolu olduğunda döndürmek biraz zor.


Kovayı taşıyacak kazıkların sağlam olması gerekiyor. Ufuk çukurları taş ve toprakla doldurduktan sonra su dökerek sıkıştırdı. Bu haliyle kovayı ne kadar döndürürsek döndürelim kazıklar oynamıyor. 


Kovanın üstünde hava alması için bir delik var, altındaki musluktan da fazla suyu çıkıyor. İki kişinin mutfak atığı ile bir ayda doluyor. Hoş bizim atıkların çoğunu kanatlı kabilesi yiyor.


Daha büyük bir kova kullanmak isterseniz, döndürmesi kolay olsun diye demiri takacağınız deliği kovanın ortasına açmanızı öneririz. 

26 Ağustos 2011 Cuma

Solucan Kuleleri

Ufuk, kış sebzeleri için hazırladığımız yataklara yerleştirmek üzere 4 solucan kulesi hazırladı.


Neler gerekti?
  • Plastik boru
  • İnce gözenekli plastik/metal tel ya da tül
  • Matkap
  • Boruyu kesmek için taş motoru (spiral)
  • Törpü
Nasıl yaptı?
50 cm uzunluğunda 10 cm çapında 4 boru aldı.


Solucanların girip çıkması için borunun toprak altında kalacak kısmı için matkapla delikler açtı.


Deliklerin çapaklarını temizledi. Böylece minik kırmızı solucanlar kuleye sağ salim girip çıkacak.

Boruların bağlantı noktalarından kestiği 5-8 cm yüksekliğinde parçaları arasına plastik tel koyarak kapattı.


Kuleleri toprağa 20 cm kadar gömdükten sonra içlerine besin olarak yumurta kabuğu, çay, gazete parçaları ve taze mutfak atıkları koydu. Ardından da kompostan topladığımız 50-60 solucanı kulelere paylaştırdı. Solucanların kullanmaya devam etmesi için kulelere haftada birkaç kez taze mutfak atığı ekliyoruz.