14 Mart 2010 Pazar

Sen de kimsin?

Ahlatdede'nin ayazından Bozburun'daki bahara dönmek iyi geldi. Ufuk bahçede epey çalışmış, sebze fidesi için aldığımız viyollerin hepsini kullanmış. Baharın mı EM'in mi etkisi bilemem, ne ektiyse de çıkmış. Güneşlenmek için bahçemize gelen bukalemunun arkasında gördükleriniz de sebze tarhlarına taşımaya hazırlandığımız kadife çiçekleri. 90 tohumdan 80 küsur çıktı, onların da 20'sini tırtıl yedi. Kalanların canı sağolsun.

Bukalemunu yazmak için oturdum, söz yine fidelere geldi. Dervişin fikri... Köyün yarısı, bahçemizdeki yabani otları yolup, işe yarayanla yaramayanı ayırmak için can atıyor. Oysa biz yabani ya da değil, çeşit artırmaya çalışıyoruz ki börtü, böcek, kuş, kurbağa gelsin, kalsın. Ufuk yaz boyu su kaplarını boş bırakmadı. Elimdeki yaratığı bahçemizde ilk kez görüyoruz, ya güneşe sırtını göstermeye çıktı ya da su arıyor dedik, suya itibar etmedi. Yeşilliğe yöneldi... Her kimse, nereden geldiyse, dileriz başkaları da vardır...

Rüzgarlı tepede iki gün

7-8 Mart 2010
Ahlatdede
















Bir ay önce sipariş ettiğimiz karavan, söz verildiği tarihte, önünde hesapladığımızdan daha uzun bir çekici araç marifeti ile Ahlatdede'ye ulaştı. Bir gün önce Ufuk'la araziye giriş için uygun bir yer belirlemiş, tepelerle çukurları doldurarak yolu düzeltmeye çalışmıştık. Bu işi yeterince iyi yapamadığımız bir yerde karavanın kıçı oturdu. Epeyce debelendikten sonra köyden gelen traktör sayesinde karavanı yerine taşıdık, çekiciyi kurtardık. Bütün bunlar olurken bazı ağaçları hoyratça budamamız, gencecik bir bademi de kesmemiz gerekti, yüzlercesini ekmeye geldiğimizi düşünerek acımızı azaltmaya çalıştık.



Manzarasına doyamadığımız rüzgarlı tepeye, kocaman, beyaz, plastik bir kutu koymak da hiç hoşumuza gitmedi doğrusu, ancak Ahlatdede çiftliğini nasıl kuracağımızı planlamak için zamana ihtiyacımız var, bu zaman içinde de toprakta en az değişikliği yaratmak istiyoruz. 1. bölge olarak kutsadığımız rüzgarlı tepeyle ilgili ilk şüphelerimiz oluştu bile. Karavanı yerleştirdikten bir gün sonra çevresine tel çekmek için gittiğimizde, Tekirdağ'da yağan kar öyle soğuk bir rüzgar estiriyordu ki, günün sonunda köy kahvesinde çay içip ısınırken bilenler onayladı "hee ya öyle esintilidir oralar" En çok 4 saat çalıştık, saat başı da karavana girip 5-10 dakika ısındık. İçeride ısıtıcı yok, ancak rüzgarın kesilmesi bile yeterince dinlendirici. Diğer özellikleri ile 1. bölge olmak için en ideal yer gibi görünse de bütün mevsimleri görmeden adını koyamayacağız anlaşılan.

İlk yıl sebze tarhları, şifalı bitki sarmalı ve tavuk traktörü dışında hiçbir şey yapmayıp arazinin tasarımı üzerinde çalışacağız. Ancak Maho'nun (Mollahasanlar'da arazi alan arkadaşımız) verdiği 36 pavlonia fidanını geri çeviremedik. Fidanları arazinin en alçak yerleri olan doğu ve kuzey sınırlarına paylaştırmaya karar verdik ve şimdiden sulama için dertlenmeye başladık. İşte tam da bu yüzden, permakültürün temel ilkelerini harfiyen uygulamamız gerekiyor. Önce yağmur hendekleri hazırlanacak, yüzey bitkileri, çalılar, destek ağaçları derken fidanlar... Sonbaharda tasarımın ana hatları belirlemiş ve Bozburun'a dönmeden gıda ormanının temellerini atmış olmayı umuyoruz.